Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının gündeme ait sorularını yanıtladı.
Kalın, toplantının gündeminde iç ve dış güvenlik, iktisat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 temaslarının olduğunu belirterek, bu mevzulara etraflıca değinildiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından G20’de gündeme getirilen mevzu başlıklarının kabine üyeleri ile paylaşıldığını aktaran Kalın, G20’de müzakere edilen ve Japonya ile Çin ziyaretinde ele alınan mevzularda bakanların ve ilgili kurumların takip edeceği ilgili başlıklar olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin birinci yılının geride kaldığına işaret eden Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni sistemle her türlü vesayet karşısında millet iradesini ve bürokratik manileri aşmayı hedefleyen, halkın iradesini her çeşit vesayetin üstüne koyan yeni sistemin işleyişiyle ilgili bir değerlendirmede bulunduğunu lisana getirdi.
Erdoğan’ın bakanlıkların performansıyla alakalı görüşlerini paylaştığını söz eden Kalın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında bu bahiste nizamlı raporlamalar yapıldığını hatırlattı.
Temel amaçlarının hizmetlerin aktif bir halde vatandaşlara ulaştırılması olduğunu aktaran Kalın, “Atılabilecek diğer ne tıp adımlar olabilir? Sistemin daha uygun çalışması için yapılabileceklerle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Türkiye, dinamik, süratli gelişen bir ülke. Bu bünyedeki br ülkenin bir idare yapısının, toplumun gereksinimleri da dinamiktir. Hasebiyle bu gereksinimleri karşılayacak halde dinamik tahlillerin üretilmesi, sistemin kendini güncellemesi son derece kıymetlidir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bu gereksinime binaen ortaya çıktığını, milletin onayıyla hayata geçirildiğini anımsatan Kalın, “Bununla ilgili değerlendirmeleri de kabine olarak, yürütmenin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın yapması olağan.” sözlerini kullandı.
Kabine toplantısında yatırım ortamının güzelleştirilmesiyle ilgili ayrıntılı bir sunum yapıldığını da bildiren Kalın, hem Türkiye’de mevcut olan yerli ve yabancı yatırımcıların hem de bundan sonra milletlerarası sermayenin Türkiye’ye çekilmesiyle ilgili atılacak adımlar konusunda yapılan ayrıntılı bir çalışma olduğunu, bunun kamuoyuyla paylaşılacağını lisana getirdi.
Kalın, toplantıda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığının sunumları olduğunu belirtti.
“Üçlü ve Dörtlü Tepeler Türkiye’de yapılacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 Tepesi’ndeki temasları ve sonrasındaki global gündemine işaret eden Kalın, Erdoğan’ın G20’nin dört ana başlığında ilgili oturumlarda sunumları olduğunu anımsattı.
Kalın, G20’de ağır temaslarda bulunan Erdoğan’ın bu tepenin marjında ikili görüşmelerinin olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
“O görüşmelerin kıymetli sonuçlarından bir tanesi olarak ağustos ayı içerisinde daha evvel Astana süreci çerçevesinde yaptığımız Üçlü Tepe’nin bir sonraki toplantısını Sayın Cumhurbaşkanımızın konut sahipliğinde Türkiye’de yapmayı planlıyoruz. Türkiye, Rusya ve İran’ın katılacağı Üçlü Tepe, ağustos ayı içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın mesken sahipliğinde gerçekleştirilecek. Burada Suriye konusu etraflı bir halde ele alınacak. Bunun merkezinde İdlib olmakla bir arada, Suriye’nin öteki bölgeleri, genel güvenlik durumu, siyasi geçiş süreci, anayasa kurulu, mültecilerin konutlarına geri dönmesi bahisleri da yer alacak. Bununla ilgili hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Tarihler üzerine çalışıyoruz.
Bunun devamında da geçen yıl Ekim ayında İstanbul’da yaptığımız Dörtlü Tepe’nin ikinci toplantısının yeniden Sayın Cumhurbaşkanımızın konut sahipliğinde Türkiye’de yapılması konusunda da muhataplarla mutabık kalındı G20 Tepesi’nde. Münasebetiyle burada da Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa başkanlarının iştirakiyle muhtemelen ağustos ayının sonunda ya da eylül ayının başında yani BM Genel Konseyine gitmeden evvel bir dörtlü doruğun yapılması planlanıyor. Burada da Suriye başta olmak üzere bölgedeki genel güvenlik mevzuları etraflı biçimde ele alınacak.”
“Tek taraflı dayatmacı siyasetler, itimat ve istikrarı zedeleyeci tesire sahip”
İbrahim Kalın, bu toplantılarda ve görüşmelerde öne çıkan başlıklardan birinin “küresel sistemin tek taraflı dayatmalarla yürümesinin ve işletilmesinin mümkün olmadığı konusu” olduğunu kaydetti.
Her şeyin iç içe geçtiği global çağda sistemin tek bir ülkenin ya da yapının vesayetinde bulunmasının mümkün olmadığına işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
“Tek taraflı dayatmacı siyasetler, inanç ve istikrarı zedeleyeci bir tesire sahiptir. Ticaretten iktisada, teknolojiden siber güvenliğe, göç üzere büyük siyasi ve insani sorunlardan diplomasiye, kültüre, insani yardımlara kadar her alanda çok taraflılık artık global sistemin dayattığı bir mecburilik haline gelmiştir. Münasebetiyle burada bilhassa ticaret, vergi üzere mevzuların bir ekonomik savaşın ögeleri olarak kullanılmasına karşı ilgili ülkelerin işbirliği yapması, ortalarındaki eşgüdümü artırması büyük kıymet arz etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız da esasen G20’deki temaslarında olsun Japonya ve Çin seyahatlerinde olsun bu mevzuları muhataplarıyla etraflı bir formda ele aldılar. Bu tıp tek taraflı dayatmacı siyasetlerin herkese ziyan vereceği de aşikar olsa gerek.”
“Döviz kurundaki düzgünleşme sevindirici”
Kabinede iktisatla ilgili hususların ele alındığı bilgisini veren Kalın, “Döviz kurundaki güzelleşme sevindirici bir haber. Sayın Cumhurbaşkanımızın G20’de yaptığı temaslar ve sonrasında oluşan olumlu hava çerçevesinde yaşanan olumlu gelişmeyi de devam edeceği tarafında kıymetlendiriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu taraftaki olumlu trendin Türk iktisadının bilhassa turizm devrinde daha da güçlenmesine katkı sağlamasını beklediklerini vurgulayan Kalın, iktisat idaresinin bu hususta gerekli önlemleri almaya devam edeceğini kelamlarına ekledi.
“S-400’lerin yakın bir vakitte teslimatı başlayacak ve faal bir biçimde kullanılacak”
S-400 hava savunma sistemlerinin tam olarak ne vakit geleceği, sistemin nereye konuşlandırılacağı, sistemin etkin biçimde çalışıp çalışmayacağı istikametindeki soru üzerine Kalın, S-400 konusunun ülkenin hava savunma sistemi muhtaçlığını karşılamak emeliyle ortaya çıkmış bir süreç olduğunu ve artık son kademelerine süratle ilerlendiğini söz etti.
Daha evvel Patriot savunma sisteminin alınması için uzun mesailer harcandığını, uzun mesailer sarf edildiğini lakin Türkiye’nin beklentilerini karşılayacak bir teklif sunulmadığı için S-400 alternatifinin gündeme geldiğini ve bunun hayata geçirildiğini belirten Kalın, şunları söyledi:
“S-400’ler yakın bir vakitte, size tam gününü vermeyeceğim fakat çok yakın bir tarihte teslimatı başlayacak ve faal bir formda kullanılacak. Yani birtakım görüşler, teoriler ya da senaryolar ortaya atılıyor, ‘Getirilecek ancak kullanılmayacak, kutusunda duracak, faal hale getirilmeyecek.’ Biliyorsunuz bu, ülkemizin hava savunma sistemi muhtaçlıkları, hava savunma güvenliği muhtaçlıkları çerçevesinde hayata geçirilen bir projedir ve bunu hükümran bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti kararını vermiştir ve bunu da faal olarak kullanacaktır. Ama bu bizim mevcut bilhassa NATO sistemi içerisinde yer alan güvenlik sistemimize bir tehdit ya da tehlike oluşturacak bir savunma sistemi değildir. İsmi üstünde her şeyden evvel bir savunma sistemidir, bir öbür ülkeye karşı bir taarruz sistemi değildir. Bir öteki ülkeye tehdit oluşturması aslında kelam konusu değildir. Tam bilakis ülkemizin savunma gereksinimini karşılamak gayesiyle getirilen bir sistemdir. Hasebiyle bir diğer ne NATO sistemine ne diyelim ki F-35’lere geldikten sonra ya da mevcut hava savunma sistemimize tehdit oluşturacak bir tarafı, boyutu mutlaka bulunmamaktadır. S-400’lerin nereye konuşlandırılacağı konusunda da çalışmaları Ulusal Savunma Bakanlığımız, Hava Kuvvetleri Komutanlığımız ve kuvvet komutanlıklarımız birlikte yürütüyorlar.”
Bunun bir süreç olduğunu, birçok teknik boyutu bulunduğunu söz eden Kalın, “Eğitim boyutu var, konuşlanma boyutu var, faal hale getirilmesi boyutu var, işletilmesi boyutu var. Bu komplike bir sistem bildiğiniz üzere. Bununla ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar, nihayete erdiği vakit bunu da kamuoyuyla paylaşırız. Lakin dediğim üzere S-400’ler Türkiye’nin gereksinimleri çerçevesinde ortaya çıkmış bir tercihtir ve bu tarafta de Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu irade çerçevesinde de çok yakın bir vakitte, günler içerisinde diyebilirim bu sistem gelecek, Türkiye’de konuşlandırılacak ve kullanılacaktır.” diye konuştu.
“Türkiye süratli büyüyen, dinamik bir toplum”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geride kalan bir yılına ait ortaya çıkan tablonun Kabine toplantısına nasıl yansıdığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasıl bir kıymetlendirme yaptığı sorusuna karşılık Kalın, şunları kaydetti:
“Türkiye süratli büyüyen, dinamik bir toplum. Nüfusumuz büyüyor, gençleşiyor hamdolsun. Türkiye’nin muhtaçlıkları değişiyor, artıyor. Bu muhtaçlıkları karşılayacak dinamik bir sürecin de kesinlikle yürütülmesi gerekiyor. Başkanlık sistemi bu gereksinimden doğdu. Ancak burada durmamız mümkün değil. Yeni muhtaçlıklar meydana çıktıkça, yeni sınamalar ortaya çıktıkça buna nazaran de sistemin güncellenmesi, yeni adımların atılması, yeni ögelerin ek edilmesi pek olağandır fakat ana yapısı itibariyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi şu anda uygulanan, kabul edilmiş olan, halkın referansıyla, oyuyla, dayanağıyla hayata geçirilmiş olan bir sistemdir.”
Bunun değişik ögeleri bulunduğunu, kabinenin bunun bir ayağı, başkanlıklar olarak söz edilen Ulusal İstihbarat Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı üzere kurumların bir öbür ayağı olduğunu belirten Kalın, ayrıyeten siyaset konseylerinin, yatırım ofisi, dijitalleşme ofisi üzere ofislerin bu sistemin değerli ögelerinden olduğunu lisana getirdi.
İbrahim Kalın, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bu kurumlar, her biri kendi alanlarında ağır bir biçimde çalışmakta ancak birebir vakitte öbür kurumlarla eş güdüm halinde hareket etmektedir ve bütün bunlar Cumhurbaşkanlığı makamına arz edilmekte, bilhassa kıymetli hususlarda Cumhurbaşkanımızın talimat ve onaylarıyla iş yapmaktadır. Performans da buna nazaran ölçülmektedir. Yani önümüze koyduğumuz amaçlara ne kadar müddette ne kadar ulaşabildik? Temel kriterimiz de budur. Bu mevzuda elimizde objektif kriterlere dayalı hoş bir sistem var. Bununla ilgili her bir kurumun değerlendirmesi yapılmakta. Biliyorsunuz daha evvel 100 günlük aksiyon planları ya da icraat planları açıklamıştık. Artık bunu yılda iki sefer yapacak formda programlamış bulunuyoruz. Bunların hayata geçirilmesi sürecinde de millete hizmet direkt, daha faal ve süratli bir biçimde götürülebiliyor mu? Temel kriterimiz bu. Götürülen hizmetin maliyeti düşürülüyor mu? Diyelim ki e-Devlet uygulamalarının iktisada çok önemli bir katkısı oldu yani kağıt tipi sarfiyatın, vatandaşın vaktinin en değerlisi de minimuma indirilmesi noktasında çok değerli kazanımlar sağlandı.”
Kalın, 9 siyaset şurası olduğunu ve her bir şurada sağlıktan ulusal eğitime, dış siyaset ve güvenlikten öteki alanlara kadar yeni sistemin siyaset üretme süreçlerine direkt katkı sağlayacak görüşlerin bir ortaya getirildiğini, uzmanlardan görüşler alındığını, ilgili bakanlıklardan, ünitelerden, kurumlardan brifingler alındığını ve bu siyaset şuralarının toplanan bu bilgiler çerçevesinde bir perspektif geliştirerek tekliflerini Cumhurbaşkanlığı makamına sunduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:
“Ben de Güvenlik ve Dış Siyaset Konsey Başkanvekili olarak bu çalışmanın şahsen içindeyim lakin öteki heyetlerimiz da tıpkı maksat çerçevesinde bir çalışma yapmakta, çalışmalarını Cumhurbaşkanımıza arz etmekte. Bunların her biri her hafta, her gün doğal olarak kamuoyuyla, basınla paylaşılmıyor ancak bütün heyetlerimiz sistemli halde bildiğiniz üzere toplanıyor. Toplantılarında ilgili kurumlardan bilgi, doküman, brifing almak suretiyle o büyük fotoğrafın içerisinde yeni siyasetler nasıl oluşturulur, bunun çalışmasını yapıyor. Periyodik olarak şura başkanvekilleri de bir ortaya geliyorlar.
Ayrıca Cumhurbaşkanımızın başkanlığında da toplantılar yapılıyor bildiğiniz üzere münasebetiyle bu sistemin kıymetli ayaklarından biri olarak siyaset konseylerine verilen bu vazifeler siyasetlerin belirlenmesinde biraz daha makro perspektiften bakıp sürecin nasıl yönetileceğine dair kıymetli teklifler geliştiriyor, bunları Cumhurbaşkanlığı makamına arz etmek suretiyle de bu işleyişin süratli formda gerçekleşmesini sağlıyor. Öteki üniteler de zati tekrar ilgili ünitelerle kendi uyumunu yapmak suretiyle bu çalışmalarını sürdürüyor. Münasebetiyle burada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin maksatları açısından bakıldığında biz büyük bir uğraşın, uğraşın ve muvaffakiyetin olduğunu görüyoruz. Lakin dediğim üzere Türkiye üzere dinamik, muhtaçlıkları daima yenilenen, gelişen bir ülkenin gereksinimlere nazaran muhakkak değerlendirmeler yapması çok olağandır. Revizyonlar yapması, güncellemeler yapması çok olağandır. Bu dinamik sürecin kıymetli ögelerinden bir adedidir. Cumhurbaşkanımız da şahsen icranın başı olarak ve başkomutan sıfatıyla da elbette bütün bu süreçleri birebir kıymetlendirmekte, bunlar kabine toplantılarında değerlendirilmekte, kendisine rapor olarak verilmektedir. Bu sistemin kesin gayesi millete hizmeti en faal ve kolay bir formda en kaliteli bir formda ulaştırmaktır.”
‘YİK birinci toplantısını yaptı’
Yüksek İstişare Heyetinin (YİK) çalışma tarz ve asıllarına ait bir soru üzerine Kalın, Heyetin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş sürecinde gündeme geldiğini, uygulamasının ise yakınlarda gerçekleştiğini söyledi.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu istişare konseyinden muradının, devlet hizmetinde büyük deneyimler elde etmiş bireylerin, bu deneyimlerini bugünkü gereksinimler çerçevesinde pahalandırmak olduğunu lisana getirdi.
Kurul üyelerinin atandığını aktaran Kalın, “Cumhurbaşkanımızın tasarrufunda olduğu için buraya ekler olabilir.” sözünü kullandı.
Kalın, YİK üyelerinin eski Meclis liderleri Bülent Arınç, İsmail Kahraman, Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin ve Yıldırım Akbulut olduğunu kaydetti.
YİK’in bir icra değil, istişare şurası olduğunu vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
“YİK birinci toplantısını yaptı. Ancak çalışma temel ve yöntemleriyle ilgili çalışma şu anda devam ediyor. Bu tamamlandığı vakit ilgili ünitelerimiz tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Onaylandıktan sonra da zati Resmi Gazete’de yayımlanacak. O vakit tablo biraz daha net bir biçimde ortaya çıkacak. Muhakkak dönemlerle elbette toplanacak. Başka siyaset şuralarında olduğu üzere YİK’te uzmanlardan, devletin değişik kurumlarından, ünitelerinden brifingler alabilecek, raporlar hazırlayıp, bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edecek. Cumhurbaşkanımızın uygun gördüğü ölçüde ya da dönemde da bunlar tahminen bir kısmı kamuoyuyla da paylaşılabilir ya da büsbütün makama arz edilmek suretiyle de kıymetlendirilebilir.”
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile görüştüğü ve görüşmeyle ilgili tezlere ait soruya, “Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Ali Babacan ile bir görüşmesi olmuştur. İçeriğiyle ilgili birtakım savlar var. İçeriğiyle ilgili benim şu anda size bir bilgi vermem uygun olmaz. Bunu uygun görürse Sayın Cumhurbaşkanımız uygun bir vakitte ne oldu ise o formuyla kendileri paylaşırlar. Ondan öte şu anda lisana getirilen öbür hususlar argüman olmaktan öte bir şey söz etmemektedir.” cevabını verdi.
“Kendi tasarrufunda ve uhdesinde olan bir konu”
Kabine revizyonu tezleriyle ilgili soru üzerine Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
“Kabine değişikliği konusuna geçen hafta Meclis küme konuşmasının çıkışında Sayın Cumhurbaşkanımız aslında çok hoş net bir karşılık verdi. Bu kendi tasarrufunda ve uhdesinde olan bir mevzudur. Cumhurbaşkanımız, toplumun nabzını en düzgün tutan siyasi başkan olarak bu süreçlerden tekraren geçmiş, deneyimi olan bir önderdir. Bunun ne vakit, ne halde, ne kapsamda yapılacağını da kendisi kıymetlendirir. Kamuoyunun konuştuğu konular, talepler vesaire alışılmış ki bunlar dikkate alınır. Zira Cumhurbaşkanımız siyasi hayatı boyunca her vakit bu istişarelere değer vermiş bir önderdir lakin bunun kendi tabiriyle sipariş tarzıyla olmayacağı, birtakım kampanyalarla olmayacağı, birtakım baskılarla olmayacağı da aşikar olsa gerektir. Münasebetiyle bu hususta kendisi de değerlendirmelerini yapar fakat bugün prestijiyle bu türlü bir şey gündemimizde yok. Ama kendisi değişik ögeleri dikkate alarak farklı mülahazalar sonucunda bu istikamette bir tasarrufta bulunabilir. İcranın başı olarak o kendi uhdesinde olan bir bahistir. Doğal ki bakanlar Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın mesai arkadaşlarıdır. Bakanlıklar da devletin ve milletin hizmeti için farklı misyonları üstlenmiş kıymetli kurumlarımızdır. Bu bahisleri konuşurken ‘işte bugün oldu, yarın oldu, şu liste yayınlandı, bu liste yayınlandı’ çeşidi şeylere prestij edilmemesi isabetli olur. Bu türlü bir şey kelam konusu olduğunda bu zati devletin zirvesi, başı tarafından yapılır, sevk ve yönetim edilir, kamuoyuyla da paylaşılır.”
Libya’daki gelişmeler
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Libya’daki gelişmelere ait bir soru üzerine, yaşanan hadiselerden büyük tasa duyduklarını belirtti.
Hafter ve ona yakın kuvvetlerin dün bir mülteci kampını bombalaması ve burada 50’nin üzerinde kişinin hayatını kaybetmesinin büyük bir facia olduğunu lisana getiren Kalın, bu saldırıyı en şiddetli biçimde kınadıklarını hatırlattı.
BM İnsan Hakları temsilcisinin sözü ile “bu taarruzun bir savaş suçu” olduğunu vurgulayan Kalın, bununla ilgili de Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi başta olmak üzere Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların gerekli teşebbüslerini yaptığına işaret etti.
Bu hususla ilgili acil ve kapsamlı bir raporun hazırlanması ve soruşturma yapılması gerektiğini vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
“Genel olarak Libya’daki tabloya baktığınız vakit geçtiğimiz nisan ayında, milletlerarası toplumun ve BM’nin tanıdığı Sarrac hükümeti ile Hafter ortasında bir muahede imzalanmış ve buna nazaran de Libya’da yeni bir siyasi sürecin başlaması konusunda mutabakata varılmıştı. Lakin bu mutabakatın ilan edilmesinden birkaç hafta sonra Hafter bir askeri operasyon başlattı, Trablus’u kuşattı ve burada çatışmalarda 500’e yakın sivil hayatını kaybetti. Binlerce insan yerlerinden göç etmek zorunda kaldılar. Bu süreçte biz natürel ki ilgili bütün ünitelerle Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD, Rusya, Fransa, Almanya, İtalya üzere ülkelerle ağır bir diploması trafiği yürütmek suretiyle bu çatışma sürecinin ve Hafter hücumlarının derhal sonlandırılması gerektiği konusunda bir kamuoyu oluşturdu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu temaslarını G20’de de sürdürdüğünü aktaran Kalın, şu anda Hafter’in hücumlarının Trablus ve civarında büyük oranda püskürtülmüş durumda olduğu bilgisini verdi.
Bu durumun Libya’nın istikrarı için kâfi olmadığına vurgu yapan İbrahim Kalın, kesinlikle siyasi bir sürecin başlaması gerektiğinin altını çizdi.
Sarrac’ın Ulusal Mutabakat Hükümetinin Lideri sıfatıyla yakın bir vakitte yeni bir ulusal, uzlaşı süreci başlatacağını ilan ettiğini bildiren Kalın, bunu Türkiye olarak desteklediklerini lisana getirdi.
Bu mevzuda Sarrac’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak bilgi verdiğini ve dayanak de istediğini söz eden Kalın, kendilerinin de bu sürece BM çatısı altında takviye verdiğini söylediğini belirtti.
Hafter taraftarlarının yürüttüğü askeri operasyonların, yasa dışı aksiyonların bir sorun olmaya devam ettiğini söz eden Kalın, Hafter’in Türk vatandaşlarına yönelik tehditlerinin ise kendilerinin bu mevzudaki kararlılığını perçinlediğini vurguladı.
Türk vatandaşlarına ve Türk ögelerine yönelik rastgele bir hücum kelam konusu olduğunda Hafter amaçlarının legal maksat haline geleceğini açık bir halde tabir ettiklerine dikkati çeken Kalın, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Onun üzerine de bildiğiniz üzere 6 vatandaşımız özgür bırakıldı. Şu anda da genel bir sakinlik durumunun olduğunu tabir edebiliriz bizim vatandaşlarımız açısından fakat genel manada Libya’da bu tansiyon devam ediyor. Bunun derhal sonlanması gerekiyor. Bizim Libya ile legal ve milletlerarası toplumun tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti ile alakamız de BM çatısı altında devam etmektedir. Hasebiyle bizim oradaki siyasi sürece iştirakimiz ve onun Libya halkının lehine neticelenmesi için uğraşlarımızı da bu çerçevede görmek gerekir. Bizim Libya ile çok esaslı, tarihi, kültürel, ekonomik münasebetlerimiz var. Bunların tehlikeye atılmasına yol açabilecek adımlara müsaade vermeyeceğimizi de söz etmek isteriz lakin bundan daha değerlisi Libya halkının kendi iç barış ve huzurunun sağlanmasıdır. Geçmişte de bizim Libya devleti ile bir güvenlik ve savunma muahedemiz var. Bunun olağan güncellenmesi, genişletilmesi Libya’nın barış ve istikrarı açısından da kıymet arz ediyor. Münasebetiyle biz bu süreci yakından takip etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde İtalya’nın başkanlığında bir dizi diplomatik teşebbüs yapılacak. İtalyanlarla bu mevzu, geldiler bizimle istişare ettiler. Biz de bu sürece katılacağımızı tabir ettik lakin burada Hafter taraftarlarının bu saldırgan tavrından derhal vazgeçmesi ve milletlerarası toplumun ve BM’nin tanıdığı legal Sarrac hükümeti çerçevesinde bu sürecin yürütülmesi, işletilmesi büyük kıymet arz ediyor.”
AA
